Minyatür Savaşlar
Misbah Hicri

Minyatür Savaşlar

Bu içerik 2046 kez okundu.

Biliyorum kitabin ismi dikkatinizi çekmiştir. Bu merakınızı gidermek için bu romanı mutlaka okumanız lazım. Yazarı Halil Coşkun... Kitapları “Harf” yayınları arasından geçip kitapçı raflarında ki yerini almış. Bu özlü ve çarpıcı eserlerden haberdar olmamanız mümkün değildir. Tarihin derinliğinden günceli yakalamak başlı başına bir özellik ve yetenek gerektirir.  

Birinci kitabı “Ayrıkotu”  ikinci kitabı “Minyatür Savaşlar” Diğer romanlarını benim de okuma şansım olmadı. Ama internet ortamında isimlerini bulup sizlerle paylaşmayı bir vefa kabul ediyorum.  “Çınar ağacı Altında ağlayan Çocuk, Tuhaftır Şu Hayat.”

            Bir dostuna, bir hemşerine tanısan da tanımasan da onun ortaya koyduğu çalışmayı toplumla paylaşırken bir teşekkür dahi beklemeden onun emeğine verilen değer gösterilen saygıdır. Bu anlamda da kendime bir görev ve yazmayı bir mecburiyet kabul ediyorum.

            Bazen romanın ismi, bazen yazarın ismi o kitabın okunmasına neden olur. Son yıllarda tüm şikâyetler kitap okunmaması üzerinedir. Çoğu yayın evinin kitap basımına ticari bir gözle baktıklarına tanık oluyorum. Hiç kimse kaldırımları çiğnediği anda bilinmez, tanınmaz. Bir yayın evi onun elinden tutmasa, sahiplenmese, yönlendirmese nasıl tanınır.   Yazdığı yazılar, romanlar, hikâyeler sonucu verdiği emekleri görülür, başarısı takdir edilir.

Bir yayıncının birisinin eseri hakkında okuyucular adına karar vermesi beni şaşırtıyor doğrusu. Edebiyat tarihinde “bazı isimler var” diye yenisi çıkmayacak mı? İşte Halil Coşkun’un romanlarını okuyunca bunları düşündüm.

Yazarın her iki romanın giriş kısmı hayli dikkati mi çekmiştir? Romanı hakkında daha en başta okuyucu üzerinde bir kanaat hâsıl oluyor. Bu roman okunur düşüncesi inanın belleğinde yer ediniyor. Bu okuduğum Coşkun’un romanlarında dikkatlice okunup redaktesinin yapılmış olması.

Dilin sadeliğinin anlaşılması anlamında şu küçük paragrafı sizlerle paylaşarak onun kalem dilinde ne kadar uzman olduğunu okuyunca anlayacaksınız.

“Önce dalgaların sesini duydu.

“Hafif bir rüzgâr esiyor ve kayalara vuran denin uğultusu üzerinde yere gelinceye kadar hıçkıran bir kadın sesine dönüşüyordu.”

“Gürültü dinmiş. Herkes kendi yerine çekilmiş demek ki. Arada bir böyle yapıyorlardı. Etraf nasıl da sessizleşiyordu öyle zamanlarda. Sanki yüzlerce çarkı döndürerek çalışan bir fabrikanın motorları aniden susmuş yahut ağaçları sessizlik anlarında kendini nemli toprağın üstüne bırakıyor ve uzak tepelerdeki yeşillikleri seyredenken bir iki kuş sesi duymaya çalışıyordu. Ne yazık ki pek uzun sürmüyordu o ara vermeler kısa bir süre sonra yeni başlıyorlardı ve yine kıyamet kopuyordu.”

Dil ve estetik olarak önemli özen gösterilmesi benim kadar okuyucuyu da sevindirir. Okuyucunun muzdarip olduğu en önemli konu yazım hatalarıdır. Yazım hatalarının okuyucunun konsantrasyonunu ne kadar bozduğunu okuyucu bilir.  Bu kitapta şahsen benim gördüğüm, belki benim yaşımın gereğidir bilmem,  bana göre tek şey eksiklik değil fazlalık. Keşke dört yüz altmış sayfa değil de üç yüz-üç yüz elli sahifeyle sınırlandırma olanağın edinebilseydi.

Bu düşünceyi yalnız benim olarak algılamayan, birçok okuyucunun çoklu sayfalardan şikâyetçi olduğunu duymuşum. Bu roman için bir özür değildir. Zaten okuyucu romanı okumaya başladığı andan itibaren romanın karhamın olarak kendi başa koyuyor.

Yazar Halil Coşkun’u tanımak da fayda umuyorum. Yazarın kim olduğu hakkında okuyucuyu bilgilendirmek önemlidir. 1953 Urfa doğumlu olan yazar. A.Ü Siyasal bilgiler Fakültesi mezunu. Bayındırlık ve İskân Bakanlığında Müfettiş olarak çalışmış ve şimdi resmiyetten emekli ancak yüklendiği bu edebiyat görevinde emekli olmayacağı kaleminden kolayca anlaşılmaktadır. Başarı onun mutluluk hepimizin olsun.

Her romanda olduğu gibi her yazarın kendine göre bir iradesi ve duruşu vardır. Nasıl ki dil romana bir güç veriyorsa siyasi kültür de romanın gücünü ortaya koyar.  Yazarın görevi toplumsal reflekslere cevap bulmadır. Yaşanan travmaları toplumla bulaştırarak okuyucuyu duyarlı hale getirmektir. Bunu yaparken tehlikeli boyutlara vardırmadan insan olmanın erdeminin farkına vardırmadır.

Yazının sonunu kitabın arka kapağından kısa bir pasajla size kısa bir bilgi aktararak roman hakkında düşüncelerinizi renklendirmek istiyorum. “Adam bir minyatür satmak için gelmiş İstanbul’a. Burada tanıdığı kimse yokmuş, resmi satın alacak olan müşterisi şüpheli biriymiş, adresini vermemiş kendisine …”

“Her suç geride bir koku bırakır, bütün mesele, o kokuyu fark edecek duyulara sahip olabilmektir. “

“Savaşlar, barışlar, ihtilallar darbeler bir karede başlayıp bitmiyor, etkilerini değişik şekillerde sürdürüyorlar. “ 

misbahhicri@hotmail.com

DİĞER YAZILAR
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
EURUSD analizi
EURUSD analizi
IDF: İsrail Savunma Kuvvetleri, Şifa Hastanesi alanında mücaledeye devam ediyor
IDF: İsrail Savunma Kuvvetleri, Şifa Hastanesi alanında mücaledeye devam ediyor