Hayvan barınma merkezleri hakkında ülkemizin sathında konuşulmayan yer yok. Her yerde mutlaka bir barınma merkezi var. Onlar için yeterince medyada konuşan yazan, çizen eyleme dönüştürenler bile var. Peki dilenciler için bir barınma merkezi düşünen oldu mu?
Bizi günlük yaşam içinde sokağa attığımız adımla başlayan sıkıntılarla başlamak istiyorum. İlimizdeki Karaçilerin verdiği dilencilik sıkıntısı yetmez, bunun üzerine Suriyelilerin gelmesiyle bu sıkıntı doruk noktaya ulaştı. Bir de üzerine Adana-Kozan-kadirli yöresinden gelenler...Ayak üstü bir dostunla durup iki kelime edemezsin. Alış verişte bile rahat bırakmazlar... Ancak yüzünü çevirip koşar adım ayrılasın ki yakanı kurtarasın...
Dünyanın en eski mesleği dilenciliktir. Bu gerçeği kabul etmek gerekir ki bir ülkenin kalkınmışlığı orada dilenenlerle ölçülür. Ne kadar çok dilenci varsa o ülkenin geri kalmışlığını gösterir. Başka ölçüye gerek yok sanırım.
Her adım başı dilenci, her adım başında mendil, sakız, şeker satanlar, kırılmış bir tartıyı önüne indirip duygu sömürüsü yapanlar, daha neler ne oyunlar ne entrikalar... Bu sıkıntıyı özellikle esnaf fazlasıyla yaşamakta. Dükkânların önünden dilencileri savmaktan iş yapamaz duruma gelmişler. Açıkta yemek yenilen yerlerde kimse rahat yemek yiyecek durumda değil... Lokantacısı, ciğercisi dilenci kovmaktan acze düşmüş.
Zabıta görevi gereği onları topluyor. Polis onların ifadelerini alıp salı veriyor. Dilenerek topladıkları paralara el konur belediyeye kasasına makbuzla devir edilir. Sonrası malumunuz dilenci salı verilir. O da işine devam eder. Dilencilik kötü bir ad olsa da iyi bir geçim kaynağı olduğundandır ki bu kadar işin kolay yolunu bulmuş.
Dilenmenin suç olduğunu belirleyen yasayı, ilkemiz gereği, hukukun adaletli dağıtılabilmesi için yargı kararlarının paylaşımına daha çok önem vermek ve yasayı uygulayanlara sahip çıkmak onları desteklemektir.
Ben sokak da dilenci gördüğüm zaman zabıtayı ararım. Zabıta geldiğinde bazı kimseler dilencileri korumak için müdahalelerde bulunmaktadırlar. Oysa bu yaptıkları yasalarla belirlenmiş zabıtanın görevidir engellenmemelidir... Çünkü onlar vatandaşların sokak da rahat yürümelerini sağlamak haksız kazanç sağlamak isteyenleri engelleyenlerdir.
Dilenmenin suç olduğunu şu üç maddeyle sizlerle paylaşayım.
(1)Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçun üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Bu suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
Peki çözüm; Neden bu dilenciler yakalanır ve bırakılır. Onlar için geçici barınma merkezleri yapılmaz. Biz aklımızla değil de gözümüzle gördüğümüzle yaşıyorsak o zaman çevre illerde yapılan barınma merkezleri ne iş görüyorlarsa biz de benzerini yapılım, aynı görevi ifa etsinler. Ayrıca yakalananları neden rehabilite edilmezler. İşte barınma merkezleri olsa onları rehabilite etmek daha da kolaylaşır.
Suriyelilerin gelmesiyle hayli barınma merkezleri oluştu. Biz ensar, onlar muhacir mecbur olsak da insanlığın erdeminin gereği bağrımızı açtık onları kabul ettik. Hüsnüzan sahibi insanlar gerekli yardımlarda bulundular. Halende yardım edenler var. İnsanlığın gereği de budur. Ancak bu sokaklarda yapılanları gördükçe onların muhacirlerin adlarını da kirlettiği göz önünde... İlimizde suizan sahibi insanlar için de istismara fırsat doğmasına neden olmuştur.
Suriyelilerin büyük çoğunluğu Türkiye'nin çeşitli illerini mekân tuttular. Esnaf olarak işlerini sürdürmektedirler. Saygınlıkları ile çevrede değer bulmaktadırlar. Ancak kimileri var ki insanı nefret ettirmektedirler. İş yerlerinin içine kadar gelip haya ve edebi bir kenara atıp kadının iffetine leke süren her türlü söylemlerde bulunmaktadırlar. Yetkililer, karar organları bir barınma merkezi için çaba sarf edelim. Azda olsa bu dilencilerden kurtulalım...