Friedrich Schiller’in sözüyle başlıyorum. “Dil bir ulusun aynasıdır, bu aynaya baktığımız zaman orada kendimizin en gerçek yankısını buluruz.” İşte onun için söylemekte yarar buluyorum. Bir milleti millet yapan coğrafi bütünlük, ruhi şekillenme, kader birliği ve din birliğinden önce asli unsurların başında dil gelir. Dile değer vermek sahiplenmek dile olan saygının ifadesidir. İnsanın değer bulması diline olan saygısından gelir. Onu başaramayanlar kendi varlıklarından yoksun kalırlar.
Bu vesileyle Abdurrahman Benek’in diline verdiği değerden dolayı takdir ediyor, onu kutluyorum. Çalıştığı kurumda program yapımcısı olması, görevi gereğidir. Ancak kitaplarını Kürtçe yazması kendi kimliğine kendi anadiline verdiği değer ve gösterdiği saygısındandır.
Bu kadar Kürt büyüğünü nerede nasıl buldu sorusunu gelince; Benek’in TRT Kurdî’de program yapımcısı ve yönetmeni olmasından dolayı gezip görmesi, yeni insanları tanımasından ileri gelmektedir. Gördüğü konuştuğu kimselerin anlatımlarını dinlediği gibi not almayı ihmal etmemiş. Kitap da on sekiz isme yer vermiş. İsimler ve lakaplarıyla birlikte ilginç olayları dinlemiş, kaleme alarak yaşanan gerçekleri bizlerle buluşturması sevindirici.
Onlardan belki bazıları şimdilerde beyaz atlarına binip yolun sonuna vardılar varmasına ama şunu bilmeliyiz ki onlar kültürümüzün yiten parçalarıdır. “Söz uçar yazı kalır misali” bu anlatımlar birer tarihi belge olarak sayfaların arasında yaşayacaktır. Olayın kahramanlarının yaşadıkları felaket ve güzellikleri, onlardan geriye iz düşümlerine, tarihi olaylara ayna tutmaktadırlar. Kürtlerin yaşlı kadın ve erkeklerinin anlatımlarındaki her söz, her cümle yolumuzu aydınlatan bir ışık demetidir, saygı duymak ahde vefadır.
Kitaptan verilecek örnek çoktur. Hangi portreyi ele alsan biri diğerinden daha ilginç. Kürtçe okuyabilenlerin zevkle, merakla tarihi analarını serzenişlerini, acılarını, sitemlerini, yaşamlarının onların bedenine düşürdüğü ağırlığa rağmen “berxwedan jîyane” (direnmek yaşamaktır) şiarından hareketle nasıl dinç ve azimli olduklarını göreceksiniz.
Yaşanan öykülerin kaleme alınanların yürekleri burkan, tarihi utandıran yazılarla dolu... Ben sizlere gerçek yaşamdan bir kesit sunuyorum. Gerisini ancak kitaptan okumak için kitabı temin etmelisiniz. “Kürt gelini Svita, Aleksandr Akadşinkuf Rusya’da doğmuş, yaşadığı yer, Gundê Aveduri/ Herema Berzan/ Güney Kürdistan./ Ben kendi aslımla Rus’um ama yaşamımla Kürt’üm. Kürtler gibi giyiniyorum, yiyorum, kalkıp oturuyorum. Yine bir Kürt gibi ağrı ve sızıları duyuyorum, trajedileri, şansızlıkları yaşıyorum. Baas rejimi 1983 yılında eşimi ve 13 yaşındaki çocuğumla birlikte sekiz bin kişiyi katletti. O gün bugündür siyah elbiseler giyiyorum. Allah onlara bırakmadı. Saddam’ın sonunu gördüm. Azda olsa acım biraz hafifledi.”
Kitapta yer alan isimler yaşadıkları dönemlerde ki komşuluk hukukunun bugün nasıl dejenere olduğunu, çocukluğumuzda oynadığımız oyunlardan aldığımız hazzı, arkadaşlık ilişkilerindeki samimiyeti bu gün bulmak mümkün değil; Misafirperverlik, komşuluk ilişkileri gibi Kürtlerin örf, adet ve geleneklerini yaşam biçimini bizlere hatırlatırken o değerlerin nasıl erozyona uğradığını bugün daha iyi anlıyoruz.
“Payiza Mezinan” Abdurrahman Benek’in üçüncü kitabı. Her kitabında kalıplaşmış tarzı bir yana, yenilikler yaratma çabası içine girerken bize apayrı okuma mutluluğu vermektedir. Yazarın görsel bir dille alabildiğince yalın anlattığı son yüzyılın yaşamlardan kadın ve erkeklerin öyküleri olduğunu söylemek aykırı olmaz. Eğer bu güzel insanlar okuryazar olsalardı ve günlük tutabilselerdi onlardan çağımıza katacağı çok önemli bilgiler olurdu. Biz de onlardan önemli dersler alırdık.
Yazar Benek, entelektüel yoğunluğuyla, anlatımlarıyla dikkati çekince, ister istemez okuyucu aldığı tadın bedeli sonucu yazarı takip edecektir. Bu da yazarın, dilinin sadeliği, cümlelerinde ki akıcılığı sizlerde de merak uyandıracak ve Kürtçenin tadına varacak zevkle okuyacaksınız.
Her hikâyenin ayrı bir özelliği olması okuma arzunuza haz katacaktır. Yazarın Kürt diline verdiği emeğe duyarlılığı, yazdığı her cümlede üslup farklılığı ve başarısını okudukça onu daha iyi anlayacaksınız. Tüm çalışmaları Anadiline verdiği değerdir.
Yazımı yine ünlü bir düşünür olan Wilhelm Humboldt’ün sözüyle bitiriyorum. “ Bir ulusun gerçek yurdu onun dilidir. Dil ulusal dileği belirten güçlü bir varlıktır. Ulusal dil yok olunca ulusal duygu da çok geçmeden kaybedilebilinir.”
Kitabın ismi; “Payiza Mezinan.” (Büyüklerin Güzü ya da Büyüklerin Sonbaharı.)”
191 sayfa, Nûbihar Yayınları