İDAMDAN KİMSE FAYDA UMMASIN
Misbah Hicri

İDAMDAN KİMSE FAYDA UMMASIN

Bu içerik 1653 kez okundu.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin birinci maddesi;  Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez

Son günlerde önemli bir marifetmiş gibi kendisine farklılık katmak isteyen kimi siyasetçilerin, gazetecilerin idam cezası istemelerini çok anlamsız buldum. İdam cezasının insani yanı olmadığı ve adil olmaması boyutuyla haksızlıklarla dolu olduğunu düşünüyorum. Uzun süre tüm batı ülkeleri ile birlikte ülkemizdede de idam cezası konusu tartışıldı. Sonunda Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi gereğince “savaş hali hariç” diye  not düşülerek kabul edildi. Daha sonra bu eklenen notta silinerek idam cezası tamamen  kaldırıldı.

Dünyaya demokrasi dersi veren ABD de idam olduğu gibi, Rusya’da Azerbaycan’da  Afganistan, Pakistan, Irak, İran gibi daha bazı ülkelerde idam halen sürmektedir. Bunlar insan haklarından nasibini almadıkları gibi İslamin emrine de uymayarak sırf insanların gözlerini korkutmak için bunu yapmaktadırlar. Peki suçların önünü alabildiler mi maalesef!

İdam cezası insanların üzerinde derin etkiler bıraktığı gibi hangi ailede bir idam olmuşsa bir suçluluk duygusu  yanında, öfke ve kin güdülmesine neden olmaktadır. Ayrıca bir hakaret olarak da kullanılmaktadır. Çağdaş ceza hukuklarında devlet insanı öldürmez, suçluyu yeniden ıslah ederek topluma kazandırır. İdam ise devletin tasarlayarak ve öç alma duygusuyla adam öldürme şeklidir. Ağır sonuçları sonucu çağdaş ceza sistemlerinde  yeri yoktur.                Elbette bu kadar sapkınlık, soygun ve cinayetlere karşı  mağdur olanlar, idam cezasını isteyebilirler. Vahşileşen toplumlarda idam cezası değil; sosyal yaşamın dizayin edilmesi, bilimsel eğitimin yanında dini eğitim ve maneviyatın  tüm bunlara cevap olacağını ve onları kötü huylarından, vahşi hallerinden, canavarca işlediği suçlardan ancak alıkoyabilir. 

İdam cezasını savunanlardan kimi kimseler hemen kur’ana sığınarak islamın emri olduğunu söylemektedirler. Öncelikle şunu kabul etmek gerekir ki; eğer idare şekli islam olsa elbette kur’ana göre hüküm verilir. Laik bir sistemde bu olanaksız. Kaldı ki insanlara karşı işlenen suçlarla devlete karşı suçları bir tutulmayacağına göre bu içinden çıkılmaz bir haldır.

Kıssas da af etmek hükmü vardır. Kur’an-ı kerimde cezalandırmak yerine bağışlamayı ve af etmeyi  öncelikli kılmaktadır. Bu da islam dininin yüceliği ve insanlar arasındaki hoşgörüyü, dayanışmayı ve mağduriyeti giderdiği gibi af etmekle adalet duygusu yüceltilmektedir. İnsanları toplumla buluştururken yaşamanın ne demek olduğunun ifadesidir. 

1980 darbesinde 27 kişisi siyasi hükümlü 50 kişi idam edildi. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı daha hafızalardan silinmedi. Biraz geriye gidip idamlarına karşı çıktığımız gibi hala Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’na yapılan haksızlığı konuşuyoruz. Eski yaprakları çevirince Şeyh Sait’in, İskilipli Atıf Hoca ve Seyit Rıza’nın mezarları başında gözyaşları dökülüyor. O idamların kararlarını  verenler büyük nefretle anıldığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’nın mecliste ülkücü M.Pehlivanoğlu’nun mektubunu okurken döktüğü gözyaşlarını hepimiz izlemiştik. Hepsi barış ve kardeşlik adınaydı. Yarın yeni yanlışlıkların olmayacağı ne malum…

Senin sevmediklerin ve sana karşı yanlış yapanlar idam edildiyse ve sen alkış tuttuysan, yarın senin sevdiklerinin başına gelse nolur. Halkımız arasında bu konuda söylenen en kolay söylemle “sen elin kapısını parmakla çalsan senin kapın tokmakla çalınır.” Onun için şer isteyeceğimize hayır da birleşelim. Yoksa birlikte yaşamanın erdeminden yoksun olunur.

Toplum olarak siyasetten beklentimiz  demokratikleşmeden geri dönülmemesi ve bir an önce kurumsallaşması  sağlanmalıdır. Bunun için seçim yasasında değişiklik ve  yeni anayasa…Avrupa Birliği’ne uyum için biran önce askıya alınan yasaların çıkarılması...

Ülke huzur ve mutluluk ararken, bu savaş halinden nefret etmişken, birden bire idam cezasının çıkarılmasını anlamlandıramadım.  Bir zamanlar seçimlerde Bahçeli’nin seçim mitinglerinde ilmikli bir kendiri sahneye fırlatmasını anımsadım. Dünyanan döngüsü nelere kadir. İktidar bu işi  seslendirmezken koltuğu gitmesin diye sahiplenilen Bahçeli’nin seslendirilmesi partilileri tarafından bile yadırganmaktadır. “Vatan, millet, bayrak” değerlerin arkasına sığınması ve onların adına yapması ayrıca üzüntü vericidir. Hatta geriye dönük bile işlemesini istiyorda Başbakan elleriyle de olsa kürsülerde onun sınırlarını daraltığı anlaşılmaktadır.

İpin kopması Avrupa’dan kopmaktır. Bu da dünyadan kopmak anlamına gelir. Her şeyden önemlisi Başka ülkelerin iç işlerine karışmak yerine sınırlarımızı korumak en büyük fazilettir. Sulhu kötü kullanan çıksa da biz yine de yurtta sulh cihanda sulh diyelim.

 

 

 

 

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik