HEMO YÊ BEKO YÊ İZOLİ
Misbah Hicri

HEMO YÊ BEKO YÊ İZOLİ

Bu içerik 1415 kez okundu.
İnsanlar düşünceleri, hal ve hareketleri, fikir ve söylemleri ile toplumun ufkuna huzme düşürür.  Bazısı erdemli hareket ve sözleri ile insanlara yol gösterirken, kimisi düşüncelerine ince bir ironi katarak güldürdüğü gibi gerçekleri duyurarak düşündürür.  Dolaysıyla her insanın yaşamı farklıdır. İnsanların güzel meziyetlerini yâd etmek, onun toplumda ki saygınlığı hoş bir sedanın kulaklarda kalmasına vesile olmaktır. 
Fıkralar daha çok sözlü kültürde gelişmiş, belli bir amaca hizmet eder.  
Savunulan bir düşünceyi ele alan ve bunu en kısa yoldan anlatan, mizah ve hiciv unsurlarını da içinde barındıran sözlü ya da yazılı hikâyelerdir. Özellikle toplu sohbetlerde, köy odalarında konuşanlar bir fıkra ile söze başlar. Bu fıkralar kısa öykü niteliği taşır, içinde zekâ oyunları vardır. Nükteli bir dille, sohbet biçiminde, bir sonuca bağlanarak oluşturulur. Genelde sohbet tarzında söylenen iğneleyici ve dokunaklı anlatımları içerir. 
Günümüzde fıkra, güldüren ve düşündüren sözleri söylemek her insanın harcı değildir. Ancak bu kendi kendisi ile barışık olanların işidir. Toplum onları konuşturur, onlardan ibretlik bir şeyler öğrenmek isterler. Onlar her sözü ile bir düşünür, bir öğretici, gerçeğe varmak için sözleri ve tanımları ile hayatın yaşamın güzelliklerin paylaşırlar.  
İşte böyle bir insanı yıllar sonra söylenen fıkralar anıldığını duyunca gittim bir çalışma da bulundum. Dostlarını, yakınlarını dinledim. Onların vasıtası ile ondan geride kalan anılarla tanıdım. Nüktedanlığı dillere destan… Sözlerinin başka bir nüktedana mal etmemek adına yaptığım saha çalışmasında bir kitaba sığacak özgün fıkralarını duydum.  Artık sorduğum herkesin dilinde onun güldürdüğü kadar düşündüren öyküleri vardı. O, her sözüyle yeni dostlar, yeni bir saygı ve sevgiye mazhar olmuş.  
Hemo’ê Beko Urfa’nın Hilvan ilçesi ile Bozova arasında Kavalık-Zadeli adiyle anılan iki köyde arazileri var ve vefatına kadar o yörede yaşamış. Aşiret olarak İzol ailesine mensuptur. Soyadı kanunu ile Hemo’ye Beko’nun  soyadı "Yavuz" olur. Halk arasındaki Hemo ismi de Mehmet olarak bilinir. Onun da ismi "Mehmet Yavuz" olarak nüfus kütüğüne kaydedilir.  Ancak herkes onu babasının adıyla anarak tanır ve tanıtırdı. Bu öteden beri bir gelenektir. Babasının ismi Bekir’dir. Ancak Halk arasında ki söylemi Beko’dur. 
Şanlıurfa Büyük şehir statüsüne alınca Kavalık-Zadeli köyü de Karaköprü ilçesine bağlandı. Köyü şimdi torunları ekip biçmektedir. Bir zamanlar sadece buğday, mercimek ve arpa hasadı yapılırken şimdilerde kısmen de olsa modern ziraat aletleri ile sanayi ürünü olan pamuğa büyük önem vermektedirler.   
Hemo’ê Beko sofrası daima açık. En kıtlık zamanda bile evine gelen hiçbir misafiri aç bırakmayan, insan olmanın gereğini yerine getiren biridir. Onun odasına misafir olanların büyük bir kısmı, özellikle onun tatlı dilli, hoş sohbet ve esprili olmasından dolayı zaman zaman uğrarlarmış.  Sevgide odaklanma, mutluluğu paylaşma, huzuru bulma adına dilini güzel kullanan biridir. Saygın olduğu kadar saygı göstermesini bilendir. Himmet sahibidir. Fakire yoksula, yolda kalmışa yardım etmeyi bir vazife kabul eder.  Zaman zaman barış davaları için ona gelinir. Mala Arfê (Danışılan ev) olarak da bilinen gerek yardımlaşma ve gerekse fikir edinme anlamında akrabaları çevre köylerden ona gidilir onun düşüncelerine değer verirlerdi. 
Aynı zamanda mizah, fıkra bir yerde kendini savunma söz hakkını ironi olarak kullanmaktır. Çünkü bu şekliyle sözler zihinlerde kalmasına neden olur. Bu tür insanlar kültürümüzün hafızalarıdır.  Bunlar gittiklerinde kültürümüzü de beraberinde alıp götürürler. Bu hafızayı yazarak topluma mal etmemiz gerekir.  Böyle güzel insanları tanımak onları meziyetleri ile topluma tanıtma erdemini başarmak yaşamdaki bir eksikliği tamamlamaktır.   
Yıllar sonrada olsa onu topluma yeniden tanımasına ve anılmasına fırsat bulmamız bir mutluluktur.  Çünkü böyle nüktedan bir zatın söylemlerinin Nasrettin Hoca’nın fıkraları ile buluşturulmaması onu yâd etmenin gereğini yerine getirmiş olduğuma inanıyorum. O nüktedan tüm güleç yüzüyle o küheylanını bırakıp göç etti. Ancak o sesi hala köy odalarında adı yad edilir.  Onu anmak ahde vefadır. Onun yaşadıkları anlattıkları bölgemizde yaşatılması gereken bir mirastır.   
Derler ki gittiği her misafirlikte, misafir olduğu evin aile reisini o da evine davet eder. Gönlü gözü tok biridir. Misafir ağırlamaktan da büyük haz alan biridir. Bir gün çevre köyler sözleşir, Ona misafir gitmeye karar verir. Ancak üç beş kişi değil kabarık bir sayı ile giderler. Evin önüne gelen atlıları buyurun eder. Atların dizginlerini  yerdeki kazıklara bağlar. Kazıklar yetmeyince dizginleri evin saçaklarına kadar bağlar. Yine yetmez, oğlu bir atın yularından tutar, getir der ki; “baba bunu nere bağlayalım? Hemo’ye Beko bağırır der ki; “getir oğlum getir onu dilimin köküne bağla ki bir daha böyle bir davet yapmamayım.*” 
Rehmetle andığım, Hemo’ye Beko’nun nüktedanlığını bildikleri için bir gün bir köyün eşrafından biri onu yemeğe davet eder. Evin sahibi kendi aralarında söyleşirler. O, konuşmadan, ne su,  ne çay, ne kahve ne de yemek vermeyin demiş. Vakit hayli geçmiş. Bakıyor ki bir tas su dahi gelmedi. Kalkıp odayı ölçmeye başlıyor. Herkes şaşırıyor. Biri der ki; “Hemo  amca sen ne yapıyorsun?” O da “ ne yapıyorum. Baktım bu oda kaç adım ben de köyde böyle birkaç tane oda yapayım. Nasıl olsa masrafsız…  Ne içecek var, ne yemek böyle bir oda yapmaktan kolayı nedir*” demiş.   
* Ağanın Akmayan gözyaşları Hamit İzol. Sayfa 165
    *Yeğeni İsmail Yavuz
DİĞER YAZILAR
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik