“ASMAYALIM DA BESLEYELİM Mİ?”
Misbah Hicri

“ASMAYALIM DA BESLEYELİM Mİ?”

Bu içerik 811 kez okundu.
“Hapishanelere güneş doğmuyor” türküsü yaşanmış gerçeklerin saza ses vermesidir. Şair “Akşamda erken iner mahpushaneye” demiş. Yüreği yakan söylemi yaşayanlar bilir.  Orası ayrı bir dünya,  duvarların öte tarafı, suçlu suçsuz, girerken devletin kapısı kocaman, çıkarken iğne deliği gibi çıkacak kapı bulamazsın.  Dileğimiz kimse düşmesin!
“Bir okul açan bir hapishane kapatır” sözünü çok kullanırız da şimdi ülkemizde cezaevleri mantar gibi yerden bitmeye başladı. Özgürlükler ve insan hakları talepleri suç mu oluyor, yoksa adalet mi sağlanmıyor? Zaman her şeyin ilacı! Neler yaşadık, neler gördük, ömrümüz vefa ederse daha çok şey göreceğiz.
              Cezaevi hasretin gönüllere nakış nakış işlendiği,  özgürlüğün bir nefes gibi solunmak istenen yerdir. Cezaevi kimi insanları kahreder, kimi insanların dağ gibi umut yığılır gönlünde… Cezaevini bilen bilir, sevginin yoğunlaştığı, tahammül ve sabrın doruk noktasına erişilen yer olduğunu da bilmeyen yoktur.      
Bu girizgâhtan sonra esas meseleye gelelim. Ve yazıya bir fıkra ile başlayalım; Yıllar önce kıtlık senesi dediğimiz yıllardır. Biri aç perişan yiyecek ekmeği yok. Nerede bulmuşsa birkaç yaprak tütünü almış eline gelmiş adliyenin önünde elinde bıçak tütün doğramaktadır. Tütün kimin elinde yakalansa o zaman en büyük suçtur. Gelip geçen herkese “bakın bakın bu tütün”  Hâkim, savcı, polis, asker herkes onu görüyor ama hiç kimse oralı olmuyor.  Onun konuşmalarına biri dönüp “sen bedava ekmek yemek istiyorsun, öyle yağma yok?” 
Geçti artık kimseye bedava ekmek yedirilmediğini bugün öğrenmiş bulunuyoruz. 
Yıllar sonra yürek burkan, sinelere ateş düşüren şu sözü bu ülkede darbe yapan Kenan Evren “Asmayalım da besleyelim mi?  Sözünden pişman olsa neye yarar söyledi ve yaptığını yaptı. Hiç kimse insan kanı üzerinden yapılan siyasetin onlara bir kazanç sağlayacağını sanmasın. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.” Birkaç kişiyi asmakla, cezaevine insanları doldurmakla bu ülkenin ne bağımsızlığına yakışır, ne vatandaşa karşı düşmanca tutum takınarak ülke vatandaşının hakkına hukukuna faydası olur.
Kimse özgür iradesiyle cezaevinde kalmak istemediği gibi kimse ona isnat edilen suçu da kabul etmiyor. Artık asmıyorlarsa da ondan beter hallere düşürüyorlar.   
Bu yazıyı yazmamızın nedenlerin başında cezaevlerinin eskisi gibi bedava olmadığı şimdilerde elektriği, suyu o yetmez birde kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri de paralı olduğunu bir gazetede okudum. İnanmadım avukatlardan sordum doğru! Cezaevi yatana bunların parası ödetilir. Siz siz olan temkinli davran desemde hiç kimsenin garantisi yok! 
Cezaevi idaresi mahkûm olanın yattığı süreyi maliyeye bildiriyor. Maliye bir hesap çıkarıyor ve mahkûmun peşinde düşüyor. Cezaevinde yeni çıkmış özgürlüğün tadına varayım derken haciz memurları onu gölge gibi peşinde dolanırlar.  Ne zaman nerede fırsatını bulursa çökerler boğazına.  Alır mı sorusunu sormaya gerek bile yok. Çünkü “devlet tavşanı el defi ile kovalar” diye yaygın bir deyim var. Tavşan çok korkak bir hayvandır. Gözü açık uyur, hafif bir gürültüde hemen kaçar. Yine de devlet onu kovalar bir yerlerde kıstırır. İşte bu cezaevleri yatanlarında bir gün ölmezlerse maliye bir köşede tahsilâtını yapar.
Merak ettim bu kadar hırsızı,  dolandırıcısı, fırıldakçısı çevirdikleri entrikalarla herkesi şaşırtan cezaevini yolgeçen hanı yapanların bu cezaevi borcu karşısında nasıl bir duruma düştükleri doğrusu merak konusu. Hiç tahsilât yapılan var mı diye insanın sorası geliyor?
Cezaevi konusuna girmişken şimdi sizler de bu cezaevi tiplerini merak etmişsinizdir. İnternet ortamında bir gezinti yaptım, baktım içinden çıkılacak gibi değil. Sizler merak ederseniz internet ortamında kaç tip cezaevi var bakar merakınızı giderirsiniz. Çünkü harflerle rakamlarla adlandırılan cezaevlerinin şekline, harfler de rakamlarda yetersiz kalmaktadır.  
Ben yıllar önce birkaç günlük Urfa cezaevi maceram oldu.Urfa cezaevi  E tipi denilen bir cezaevi idi. O zamanlar koğuşlarda herkes kendi yemeğini yapardı. Cezaevi yemek veriyor muydu bilmiyorum? Çünkü kaldığım süre zarfında dostlar bizi yemeklere davet ettiler. Koğuşlar arası davetler bolca yapılıyordu. 
Üç bin tl nakli kefaletle serbest bırakılmıştım. Bana nezarethanelerde çektiklerim kaldı. Bir de koğuşa ayak bastığımız gün, beş lira yatak için, daha sonra ayakçı dedikleri bir genç çay getirdi beş lirada ona verdim. Sabahleyin deterjan kalmamış diye beş lirada onun için verdim. Cebimde yirmi tl vardı. Tahliye edilirken de  beş tl de bahşiş bıraktım. Bir cezaevi maceram böyle sonlandı.    
 
DİĞER YAZILAR
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Memleket Partisi'nden “genel merkez kapatıldı” iddialarına yanıt
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik
Bakan Bak'tan milli sporcu Serkan Yıldırım'a tebrik