NEFRET VE HAKARET
Misbah Hicri

NEFRET VE HAKARET

Bu içerik 1336 kez okundu.

Son günlerde toplumumuz da  önemli iki sıkıntı fazlasıyla dikkat çekmektedir. Bu kelimelerin kullanması toplumu nasıl gerdiğine tanık olmaktayız. Söylenerek  toplumu geren, eyleme döneşen bu kelimeler toplumu kutuplara ayırmaktadır. Bazıları sanki başka işleri yokmuş gibi  meşhur olmak,  ”işte bak ben bunları söyleyebiliyorum” diye kendi kendilerini gündeme koyuyorlar.  Atatürk’e karşı nefret söylemleri ve hakaret etme…

Neden, niçin bu kadar nefret ve hakaret. İnsanların ruhunu saran bu  sinsice duygulardan kurtulamayanların hal ve tavırları, söylemleri ülke adına  üzüntü vermektedir. Ülkenin bunca sorununa karşı, kendilerini sorumlu hissetmeyenlerin durup dururken Atatürk’e saldırmaları onlara ne kazandıracak.

Öfkeden gözleri kararanların dillerinden dökülen zehir zemberek söz söyleyenlere önerimiz, tavsiyemiz itidallı olunuz, toplumu germeyiniz. Toplumun barışı, huzuru arzuladığı bir zamanda kargaşa çıkarmaktan vaz geçiniz. İlacı olmayan kin, nefret ve ardından hakaret gibi hastalıklardan kurtulmanın yolu değer vermek, saygı duymuk, erdemli olmaktan geçer.

Senin karşındaki cevap verecek durumda olmadığına göre, tüm yaşananlar ve bu gün sizin kullandığınız donelerin ne kadar doğru ve gerçek olduğunu düşünmek lazım. İftira etmenin dinde ne kadar günah olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

            Sanki başka yazacak bir şeyleri yokmuş gibi birkaç yılda bir, birileri çıkar nefretlerini ve hakaretlerini dökerler. Bunlar tarihi gerçeklerden yüz çevirdikleri gibi kendilerine göre bazı çirkinlikleri sıraladıklarında onların ahirete faydası olacakmış gibi… Toplumun nefretini kazandıkları gibi toplumu germektedirler. Sanki bu toplumdan onlardan farklı düşünen birileri yokmuş gibi… Bunlar gerçekleri araştırma, bulma ve anlamadan yoksundurlar.

             Bu insanlar din adına konuştukları için bizde dini söylemlerle bunlara cevap vermek gerekir ki İslam’ın yüceliğinden bunlar faydalansınlar.  Yüce Dinimiz, ölen biri hakkında, dini inancı ne olursa olsun, her yerde, her zaman ve herkes için geçerli olan bir ilke belirlemiştir ki o da şudur:“ Ölen ya hayırla anılacak, ya iyiliği konuşulacak, ya da ebediyen susulacaktır. Allah’a ve Ahirete imanı olanın başka bir söylem ve eylem içinde olması mümkün değildir ”Allah Elçisi, bunun gerekçesini ve doğuracağı sonucu şöyle özetlemiştir:“ Sakın ölenlerin ardından ve hakkında kötü şeyler konuşmayınız. Çünkü ölen biri hakkında kötü şeyler konuşmak diriyi rahatsız eder; yaşayanları üzer; ölüye de konuşulan hiçbir şey ulaşmaz !”

Yıllar var ki aramızdan ayrılmış bulunan bu yalan dünyadan tüm yaptıklarından sorumlu olack olan ve adil bir yargıcın huzurunda hesap verecek olan birilerinin  arkasından bizim konuşmamız bize günahtan başka bir şey vermez. Bırakın bir insanın, bir Müslüman’ın ağzına, imanına ve ahlâkına hiç mi hiç yakışmayan sözlerle hakaret eden ve dağ gibi nefreti ile saldıranlar suça ve günaha maruz kalacaklardır. Herkes söylediklerinden  sorumludur.

“Ölen isterse bir müşrik olsun, ölüler hakkında kötü şeyler konuşmak ir Müslüman’a yakışmaz. Konuşulan ölüye ulaşmaz. Ancak yaşayanları incitir; sevenlerini kırar. Onun için uyarı ve ikaz gerçeğini paylaşmamız gerekir.

Ancak birilerini zorla topluma düşman göstermek onları ne kadar ilgilendirir. Mevlana hazretleri derki “kusur etmekte gece gibi ol.” Onlar görmediği bilmedikleri ancak Allahın indinde bilinen şeylerle yüreklerini tatmin edenler elbette ki onların bunun hesabını vereceklerdir. Tarihin her döneminde her önder yanlışlıklar kadar güzelliklerle de anılmaktadırlar. “Öküzün altında buzağı aramaya gerek yok” sanırım. O dönem kendi gerçeğiyle kapanmış durumdadır.

Ülkemizin bulunduğu konum itibariyle toplumsal uzlaşı sunulması gerekirken, hakaret ve nefretle toplumu galeyana getirmeyi bir marifet olarak sunarak bir çatışma haline alkış tutmaktadırlar. Bu kez Atatürk’ü sevenler ve Atatürk’e düşman kesilenler diye öteden beri var olan bu ayrışmaya yeniden alevlendirme uğraşı vermektedirler.

Birlik ve beraberlik ruhu aranan bir ülkerde, demokratik açılımlar, barışın oluşumu, birlik ve beraberlik ruhu  için uğraş verilmesi gerekirken,baş döndürücü uğraşlarını ülkenin istikrarı için çabalamaları gerekirken gündeme zerre kadar faydası olmayan söylemlerle söz kirliliği yaratılmaktadır.

 
 

 

DİĞER YAZILAR
Yorum Yap
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
MSB: Son 1 haftada 54 terörist etkisiz hale getirildi
MSB: Son 1 haftada 54 terörist etkisiz hale getirildi
Öztrak, Princeton Üniversitesi'ne gitti
Öztrak, Princeton Üniversitesi'ne gitti